22 Kasım 2008 Cumartesi

İSLAM DİNİ VE YOLDAKİ İŞARETLER

Allah Resulü Hz. Muhammed sayesinde gerçekleştirilen İslam'a davet hareketi yüce elçiler yönteminde yürütülen uzun süreli davet zincirinin son halkasını oluşturur. İnsanlık tarihi boyunca yürütülen bu davet hareketi tek bir amacı gerçekleştirmeyi hedefliyordu "insanlara tek olan ilahlarını ve Hak olan Rabb'lerini tanıtmak yaratılmışların Rabb'liğini kaldırmak

Söz konusu topluluk aktif, organize bir yapı kazanarak varlığını iyice kökleştirmeli alanını iyice genişletmeli varlığına kasteden şer güçlere karşı toplumca direnmeli bütün bu savaşın ve etkinliklerin cahiliyye toplumundan bağımsız kendi özgün İslam toplumunun yöntemi altında gerçekleştirmelidir.

İşte öz fakat kapsamlı teorik temellerde ifadesini bulan İslam, ilk andan itibaren ancak böyle bir organik aktif cahiliyye toplumundan tamamen bağımsız ve bu topluma sürekli direnen canlı bir toplulukta temsil edilebilir. Böyle fiili varlıktan soyutlanmış salt kuram biçiminde varolması kesinlikle mümkün değildir.

Tarih içinden bir kaç örnek verelim : Roma imparatorluğu ; eski çağda en ünlü insan topluluklarının bir araya gelerek oluşturduğu bir toplum yapısına sahipti. Bu imparatorluk çeşitli uyrukları ve renkleri bir araya getirmişti ne var ki bu toplum insanilik bağları ile bağlanmış bir toplum değildi. Akide gibi yüce bir değerle canlılık kazanmamıştı. İmparatorluğun her köşesinde toplumsan yapı senyor-serf (efendi - köle) sınıflaşması temeline dayalıydı.

İngliz imparatorluğu ; Roma imp. luğundan farklı bir yapıya sahip değil çünkü onun mirasçısı. İmparatorluğun yönetimi ingliz ulusu egemenliğindedir. Yönetim altında bulunan "deminyonları" bir müstemleke zihniyeti ile sömürüyorlar. Fransız Portekiz , İspanyol imparatorlukları hepsi de düşük iğrenç ve utanç verici toplumsal düzeylere sahip imparatorluklardı.

Kominizim de uyruk millet bölge dil ve renk gibi engelleri aşarak kendine özgü bir toplum kurmak istedi. Ancak kurduğu toplum yapısını tüm yönleri ile insanilik temeli üzerine değil sınıf temeli üzerine kurdu. Roma imp. nda aristokrasi temeline dayalı ise bunda da işçi temeli ne dayalı idi.Kominizim de yeme içme ve cinsellik gibi talepler ön planda idi. Halbuki bu tür ihtiyaçlar hayvanilik taşıyan ihtiyaçlardı. Bundan şu sonuç çıkar Kominizt toplum anlayışı insanlık tarihini sadece yeme içme yollarının araştırılıp incelendiği bir tarih olayı olarak kabul ediyordu.

İslam toplumu ise uyguladığı Rabbani yöntem ile toplumsal yapı içerisinde insanın en özel en özgün özelliklerini ortaya çıkarma geliştirme ve yüceltme etkinliği ile diğer toplumlara özgü toplumculuk bireycilik anlayışından ayrılıyordu. Böylesi asil bir sistem dururken ondan vazgeçip insani yöntemlere sapanlar gerçekte insanlığa düşmandırlar.

"Deki Alem bakımından en çok ziyana uğrayanları bildireyim mi? Dünya hayatında bütün çabaları boşa gitmiş olan ve kendilerine güzel şeyler yaptıklarını sanan kimselerdir..... " " İşte onlar Rabb'lerini ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar eden, bu nedenle yaptıkları boşa çıkmış kimselerdir. Kıyamet günü onlar için bir terazi kurmayacağız. İnkar ettikleri ayetlerimi ve elçilerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir."" (Kehf 103 - 106)

İslam düşünce yapılarını ve inanış biçimlerini düzelmek için öncelikle davet ederek ileri çıkar. Bunun ardından insanların vicdanlarına baskı uygulayarak Rabb'lerine kulluktan saptırıp başka şeylerin boyunduruğu altına girmeye zorlayan totaliter teşekkülleri ve onların dayandığı düzenleri ortadan kaldırmak için sözle tebliğ etmenin yanı sıra güç kullanarak ta cihad eder.

İslam öylesine ideal bir harekettir ki fertlerin vicdanlarını ve yüreklerini egemenliği altına almak için kesinlikle zor kullanma yöntemine başvurmaz. Ancak maddi güce dayalı kendi karşıtı otoriter ve totaliter teşekküllerin karşısına çıkarken de sadece açıklama yolu ile tebliğ etmekle yetinmez.

İslam'ın bir özelliği de aktif oluşudur. İslami hareket aşamalı bir harekettir. İslam'ın kendine özgü her aşamaya uygun mücadele araçları vardır. Her aşama yerini kendisini izleyen başka bir aşamaya devreder.

İslam'ın cihad konusunda koyduğu ve uyguladığı yönteme Kuran'i naslardan delil getirme girişiminde bulunan bazı kimseler bunu yaparken cihad konusunun kendine özgü ne yazık ki dikkate almıyorlar. Bu yüzden İslam'ın cihad konusunda uyguladığı yöntemin geçirdiği aşamaların yapısal özelliklerini , değişik Kuran'i nasların bu aşamalarından herhangi birisi ile olan ilişkilerini kavrayamıyorlar. Bundan dolayı söz konusu kimseler cihad konusunda çok büyük yanılgıya düşmekten kendilerini kurtaramıyorlar. Dinin cihad anlayışını tanınmaz bir kılığa sokuyorlar.

Onların böyle bir yanılgıya düşmelerinin başlıca nedeni Kuran'i naslardan her birisini İslam'da nihai kuralları temsil eden nihai nas olarak kabul etmemelerinden kaynaklanıyor.

Akılca ve ruhça yılgınlığa düşmüş bazı kimseler "İslam yalnız savunma amacı ile cihad eder" derler. Böylelikle asıl amacı yeryüzündeki tüm tağutları ve tağuti sistemleri kaldırıp insanların tek Allah a kulluk etmelerini sağlamak onları kula kulluk zilletinden kurtarıp Rabb'lerine kulluk etme izzetine eriştirmek olan İslam'ı asıl amacından yönteminden saptırmakla onu başkalarına (özellikle karşıtlarına) şirin göstereceklerini sanırlar. Halbuki bu din kendi inanç sistemini benimsesinler diye insanlara baskı uygulamaz. Sadece akide sistemi ile insanların arasına girmiş veya girmesi olası engelleri ortadan kaldırır.Kaynak:Seyid Kutub

Hiç yorum yok: